top of page

Fantastik hikayecilikte geleneksel biçimler: Mit

Güncelleme tarihi: 13 Ağu 2023

“Yalnız Thebai’de doğurur ölümlü kadınlar,

Ölümsüz tanrıları.”


Hayal güçlerini hayatın gerçeklerine henüz teslim etmemiş genç insanlar tarafından büyük bir ilgiyle okunsa ve seyredilse de ‘Fantastik’ film ve romanlar içerdiği gerçek dışı durumlar nedeniyle yetişkinlerden mesafeli bir ilgi görür. Oysa bir zamanlar hayatın gerçeklerini anlamak, geçmişten ve gelecekten haber almak için yetişkinler de gerçek dışı gibi görünen hikâyeleri gerçek bir ilgiyle dinlerdi. Bu yazımızda bu geleneksel biçimlerden biri olan mitleri ele almaya çalışacağız.


“Yeryüzünde ikamet edilmiş her yerde,” diye yazar Joseph Campbell, “bütün çağlarda ve her koşulda, insana ait mitler türemiştir ve bu mitler insanın vücudunun ve aklının eylemleriyle ortaya çıkan ne varsa hepsinin esin kaynağıdır.”


Türk dil kurumu; Mit kelimesini “Geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren alegorik anlatım olan halk hikâyesi, mitos.” olarak tanımlamıştır. Donald Haasse’ye göre ise Mit kelimesi; icat etme veya kurgu anlamlarını taşır. Halk bilimciler mitleri genellikle mevcut dünyanın köklerini tartışan eski çağlardaki ihtişamlı olaylar hakkındaki hikâyeler olarak görür. Bu yüzden mitler, ait oldukları kültürlerde gerçek gibi kabul edilirler.


Aynı zamanda bir köken arayışının sonucu olarak da ortaya çıkan mitler, en eski dönemlerde kutsal ve gerçek kabul edilirlerdi. Bu kutsallığın yerini bir süre sonra din, gerçekliğin yerini de bilim almıştır.


Mitler sembolik ve kutsal temel anlatılardır. Konularını geçmişten, gelecekten ve ölümlü, cinsiyetli ve kültürel bir varlık olan insandan alır. Anlatılan öykülerin amacı; davranışsal kanunları, inanç sistemlerini ve ortak bir ahlak anlayışını belirlemek ve eylemleri gerçekleştirme yollarını gerekçelendirmektir. Bunları yaparken de anlatmak istediklerini, semboller ve simgeler aracılığıyla aktarır. Anlatılanların üstü örtülüdür. Çağdaş psikanaliz bize mitlerle anlatılan simge ve sembollerden yararlanmayı öğretmiştir. Sözün tam da burasında Sigmund Freud’a kulak verelim;


“Dinsel öğretilerin içerdiği gerekçeler öylesine bozulmuş ve sistematik olarak tanınmaz hale getirilmiştir ki; insanlık onları gerçek olarak kabul edemez. Bir çocuğa yeni doğan bebeklerin leylek tarafından getirildiğini söylememizle aynı şeydir bu. Burada da bu büyük kuşun neyi belirttiğini bildiğimizden, gerçeği simgesel bir görünümle anlatırız.”


Konuları bakımından kategorize edecek olursak mitler beş ana gruba ayrılırlar;


1. Kozmogoni mitleri: Evrenin yaratılışına dair motifler taşır.

2. Etiyoloji mitleri: Bir unsurun, eşyanın, maddenin ya da herhangi bir şeyin kökenini ve ilk olarak nasıl ortaya çıktıklarına değinir.

3. Eskatoloji mitleri: Genel olarak insanoğlunun ve evrenin geleceğini konu edinen ve onlar hakkında bilgiler veren mitlerdir.

4. Teogoni mitleri: Tanrıları anlatır.

5. Antropogoni mitleri: İnsanın yaratılış serüvenini konu edinen ve insanoğlunun nasıl ortaya çıktığını, nasıl türediğini anlatan mitlerdir.


İnsanın ayak bastığı, nefes aldığı her yerde mitler dilden dile aktarılmıştır. Fakat günümüze yazılı dokümanlar şeklinde ulaşan Yunan mitlerine ayrı bir parantez açmak gerekir. Yunan mitlerini anlatan kitapların çoğu; kaynak olarak Augustus zamanında yaşamış olan Latin şair Ovidius’u alır. Mitlerle ilgilenmiş yazarların listesi uzun değildir. Tabi ki listenin başında Homeros ve ünlü yapıtları İliada ve Odysseia vardır. İkinci yazar; İsa’dan yaklaşık olarak dokuz ya da sekiz yüz yıl önce yaşamış yoksul bir çiftçi olan Hesiodos’dur. Hesiodos, Theogonia isimli eserinde evrenin ve tanrıların nasıl yaratıldıklarını anlatır. Hesiodos’dan sonraki kaynak, çeşitli tanrılar için yazılmış olan Hymnoslardır. Kimi araştırmacılara göre İsa’dan önceki sekiz ila dördüncü yüzyıllar arasında yazılmışlardır. Bilinen 33 tane Hymnos vardır.


Joseph Campbell, ‘Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’ şeklinde çevrilen ‘Bin Yüzlü Kahraman’ isimli kitabında; “İster Kongo’nun gözleri kan çanağına dönmüş bir büyücü hekiminin düşe benzer zırvalamalarını mesafeli bir keyifle dinleyelim, ister mistik Lao-Tse’nin sonelerinin düz çevirilerini hararetli bir coşkuyla okuyalım, ister Aquinas’ın argümanlarından birinin sert kabuğunu birdenbire kıralım, ister gerip bir Eskimo masalının görkemli anlamını birdenbire yakalayalım; bulduğumuz şey hep şekil değiştiren fakat buna rağmen olağanüstü bir içimde aynı kalan o hikaye ve daima bilinen ya da anlatılandan daha fazlasının olduğuna dair ısrarlı bir histir.” der.


Campbell dünya üzerindeki bütün mitlerin temelde aynı prensipte ilerlediğini ortaya koymaktadır. Belli belirsiz bir ses ya da olay kahramanı maceraya çağırır. Bu çağrının reddi macerayı olumsuz çevirir. Çağrıyı reddetmemiş olanlar için ise; doğaüstü yardımlar gelir. Biz mitlerde bu yardımları getiren kişiyi genellikle ufak tefek yaşlı kadın figürü olarak görürüz fakat erkek olmaları da seyrek görülmez. Artık yola çıkmış olan kahramanın eşik muhafızlarını geçmesi gerekmektedir. Büyülü eşikten geçtikten sonra kahraman balinanın karnına girer. Bu bir nevi yeniden doğumdur. Kahraman eski hayatını geride bırakmıştır, sınavlar yolundan geçmeye hazırdır. Mucizevi sınavlar ve akıl almaz işkencelerle doludur bu yol. Kahraman aldığı doğaüstü yardımlar sayesinde bu sınavları aşar. Tılsımlar, öğütler ve gizli araçlar kahramanın sınavı için hazırlanmıştır.

Bütün engeller ve devler aşıldığında başarılı kahraman, Tanrıçasıyla karşılaşır ve Hieros Gamos denilen kutsal bir evlilik gerçekleştirir. Fakat bu evlilikte cinsellik baskın değildir. Daha çok tinsel bir amacı vardır. Öldürülen eşlerin hayaletleri bunun için en çok kullanılan malzemedir. Bir zamanlar eş romantik olsa da artık tinsel bir görüntüdür ve bu yüzden aseksüeldir. Düşman tarafından öldürüldüğü için de kahramanın ruhunda var olan saf bir ruhtur. Genellikle stratejik açıdan baştan çıkarıcı kadın figürü ile karşılaşmadan hemen önce kahramanın en çok gereksinim duyduğu anlarda ortaya çıkar.


Baştan çıkarıcı kadın figürü animanın işlevini görür, kahraman açısından cinsel ve romantik ilişki rolünü oynar. Kahraman ve baştan çıkarıcı kadın, zorba düşmanlarına karşı müttefiktirler. Kahramana duygusal ve cinsel açıdan ilgi duyar. Bir anlamda kahramana yardım etmek için efendilerine ihanet eden döneklerdir. Bu evrede kahramanın sınavı baştan çıkarıcı kadına güvenmektir.


Yolculuğun zirvesinde kahraman babasıyla ya da baba figürüyle, onun izinden giderek ve bir zamanlar onun olduğu gibi olarak uzlaşır. Babasıyla aynı insanlardan saygı görür ve aynı düşmanlarca kendisine küfür edilir. Bu evrede kahraman kendi yol göstericisinin başarılı olduğu yerde başarılı olmuştur, ancak yolculuklarının en tehlikeli evrelerinde, yol göstericilerinin mahvoldukları biçimde düştükleri yerdir. Uzlaşma babadan bir af dileme anı, kahramamanın babasıyla bir hale geldiği ve onun mirasını yaşattığı noktadır.


Bu aşamadan sonra ilahlaşma gelir. Burada kahraman büyük bir meydan okumayla karşılaşır. Bu kriz anı, kahramanın kendi gölgesiyle karşılaştığı en büyük sınavdır. Sınanırken ya gerçekten ya da mecazi olarak ölür, ama ilahi olanın ruhu ve gücüyle yeniden doğar. Bu simgesel ölüm ve tinsel yeniden doğuş, ilahlaşmadır. Kahraman sınav ve ilahlaşma aracılığıyla en büyük tehlike ve korkusuyla yani babasını öldüren tehditle karşılaşır. Bu aşamada ölümün eşiğine getirilen kahraman tanrıların dünyasıyla karşılaşır. İlahlaşma aracılığıyla kahraman tanrıların psikolojik gücünü kazanır ve simgesel olarak ilahi güçle yeniden doğar.


Artık kahraman yolculuğunu tamamlamıştır. Sınavdan sağ çıktığı için ödüllendirilir ve kendisi de neyi başarmış olduğunu anlar, evrendeki amacı ve önemine dair bir içgörü edinir. Kendisi ve eylemleri aracılığıyla ve ebedi mit içinde görmeye başlar.


Bu aşamadan sonra eve dönüş yolculuğu başlar. Kahraman eve dönmek için serüven dünyasından ayrılmaya isteksiz olur. Artık eskiden olduğu kişi değildir ve bir zamanlar olduğu yere geri dönüp dönemeyeceğinden emin olamaz. Eski dünyasına dönme tavsiyesi veren eşik muhafızlarına güvenemez. İhanete uğramıştır ve başkalarına inanmakta güçlük çekmektedir.


Zafere ulaşan kahraman eğer tanrı ya da tanrıçanın kutsamasını elde ederse ve yeniden yapılanması için bir iksirle birlikte dünyaya dönmekle görevlendirilirse, macerasının son aşamasında doğaüstü efendisinin tüm güçleriyle desteklenir.


Kahraman çoğu kez başkalarının kollarında evine taşınır. Kahraman serüven dünyasından çıkmıştır ve dostları tarafından evine getirilir. İster geri dönüş, isterse düşmanın ele geçirilmesi şeklinde olsun, kahraman kaderine hükmedileceği son kavgada gölgesiyle yüzleşmesi için geri getirilir.


Geri dönüş eşiğinde doğaüstü güçler arkada kalmalıdır. Kahraman sıradan dünyasına geri döndüğünde, serüven dünyasındaki tanrısal konumunu arkada bırakır ve tam da bıraktığı haliyle sıradan dünyasına sıradan bir ölümlü olarak girer. Geri dönüş eşiğinin aşılmasındaki çok önemli sembolizm Kahramanın maddi dünyada sahip olduklarından vazgeçmesidir. O kendisini tamamen babasının, halkının ve kendisinin davasına adar.


Yeniden sıradan dünyasına giren kahraman önemli eylemleri, ünü, aklı, deneyimi ve kutsal olanla karşılaşması, onu korku ve ilham veren biri haline getirir. Artık içinden geldiği dünyanın efendisi ve aynı zamanda içinde yolculuk ettiği serüven dünyasının hakimidir. Sadece kahraman değil, aynı zamanda yol göstericidir. Burada önemli nokta, bir alt kahramana ilham veren bir yol gösterici haline dönüşme zorunluluğudur.


Yaşama özgürlüğü aşamasında kahraman, yol göstericiden efsaneye doğru evrilir. Kahraman ölürken onun simgesel yeniden doğuşu öyküsünün anlatılışıyla başarılır.


Kahraman genellikle son bir hediye ile ödüllendirilir. Bu genelde bir aşktır. Tanrıça ile mitsel bir buluşma şeklinde de olabilir. Ölen kahramanın tanrıçasıyla buluşması mutlu sonla eşdeğerdir.


Ana hatlarıyla değinmeye çalıştığımız Kahramanın yolculuğu; Campbell’ın dünyanın her tarafında anlatılan mitlerden çıkardığı bir çizelge gibidir. Birçok ünlü ve başarılı film, roman, oyun bilerek ya da bilmeyerek Campbell’ın haritasını uygulamıştır. Tolkien’in ünlü fantastik eseri Yüzüklerin Efendisi, gişe rekorları kıran ilk Star Wars üçlemesi, Gladiator, Cesur Yürek gibi filmleri rahatlıkla örnek gösterebiliriz.


30 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Fantastik Hikayecilikte Geleneksel Biçimler: Efsane ve Destanlar

Kuşaktan kuşağa aktarılan söylenceler genel olarak destan ya da efsane olarak isimlendirilir. Mitlerle aralarındaki fark, efsane ve destanların mitlere göre daha az doğaüstü olaylara yer vermeleridir.

bottom of page