Fantastik Hikayecilikte Geleneksel Biçimler: Efsane ve Destanlar
Güncelleme tarihi: 13 Ağu
Kuşaktan kuşağa aktarılan söylenceler genel olarak destan ya da efsane olarak isimlendirilir. Mitlerle aralarındaki fark, efsane ve destanların mitlere göre daha az doğaüstü olaylara yer vermeleridir. Çoğunlukla gerçek coğrafyalarda geçen olaylara ve gerçekten yaşamış kişilere dayanır.
Destan genellikle bir kahramanlık hikâyesini veya bir olayı anlatan, koşma biçiminde, ölçüsü on bir hece olan halk şiirini anlatmak için kullanılırken efsaneler ise; eski çağlardan beri anlatılagelen kişileri, olayları konu edinen hikâyelerdir. Ta
nım olarak bakacak olursak destan; geçmişte bir milleti derinden sarsmış bir olayın (savaş, göç, kıtlık vb.) ya da kahramanların yiğitlik ve olağanüstülüklerinin anlatıldığı uzun manzum metinlere denir. Destanlar, savaşçı topluluklar ve bir lideri ya da reisi olan toplumlarda daha çok görülür.
Destanlar doğal ve yapma olmak üzere ikiye ayrılır. Doğal destanlar anonimdir. Çoğunluğu sözlü gelenekte oluşmuş ve daha sonra bir destan şairi tarafından derlenmiştir. Üç aşamadan oluşur. İlk aşamada olayın yaşandığı evredir. Bu evrede halk tarafından anlatılmaya başlanır. İkinci aşamada ozanlar tarafından saz eşliğinde manzum olarak söylenir. Üçüncü aşamada ise aydın ve güçlü bir şair tarafından çeşitli söylence farklılıkları tespit edilir, derlenir ve yazıya geçirilir. Doğal destanlar için ünlü Türk destanları; Alp Er Tunga, Oğuz Kağan, Ergenekon ve Türeyiş destanlarını gösterebiliriz.
Yapma destanlar ise ilk söyleyeni belli olan destanlardır. Dante’nin İlahi Komedyası, Nazım Hikmet’in Kuvâyı Milliye, Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitlerine isimli destanları yapma destanlara örnek olarak gösterilebilir.
Efsane; Bir olayı gerçekten olmuş gibi olağanüstüleştirerek yıllarca nesilden nesile anlatmaktır. Latince karşılığı olan Legenda kelimesinin dilimizdeki karşılığı okumaktır. Efsanede anlatılan olaylar bazen hayali olabilir. Ama efsaneler çoğunlukla gerçek olaylara ve gerçekten yaşamış kişilere dayanır. Ancak bir abartı söz konusudur. Bu öykülerin çoğu kahramanca işler yapmış kişilerle ilgilidir. Örneğin Kral Arthur ve şövalyeleriyle ilgili birçok öykünün kaynağı efsanelerdir. Gerçek bir kişinin yaşamına dayanan Köroğlu adlı halk öyküsü de çeşitli efsanelerle karışmıştır.
Destanlardaki olayları tarih sayfalarında bulmak mümkünken efsaneler için bu her zaman söz konusu değildir. Destanlar milletlerin yaşadığı önemli olayları konu alır. Bir olayın destan olarak kabul edilebilmesi için eski devirlerde ortaya çıkması ve aradan bir zaman geçtikten sonra meydana gelmesi gerekir. Efsanelerin oluşması için ise uzun bir zaman geçmesi gerekmez. Efsanelerin bazılarında kutsallık olmasına karşın destanlarda kutsallığa pek yer verilmez. Burada Türklerin islamiyeti kabul etmesinden sonra islami motifler eklenen Oğuz Destanı için bir istisna parantezi açmamız hatalı olmaz. Benzer efsaneler dünyanın her tarafında anlatılırken destanlar milletlere özel anlatılardır.
Destanlar içlerinde olağanüstü olaylara yer verselerde genellikle gerçek dünyaya ait konuları ele alırlar. Temelinde yatan duygu kahramanlıktır. Olayların geçtiği yerler günümüz coğrafyasıdır. Destanlar uzun ve geniş içerikli eserlerdir. Efsaneler ise destanlara göre daha kısa ve insanların inanmak istedikleri bir olayı konu edinirler.
Bir önceki yazımızda mitlere değinmiştik fakat yukarıda anlattığımız destan ve efsanelerin özelliklerinden sonra mitlerin temel özelliklerini bir kez daha hatırlamakta fayda var. Mitler bu dünyanın üstünde bir dünyada, öyle olduğuna inanılan konu ve kişileri ele alır. Mitlerin temelinde; dünyanın, insanların ve hayatın varoluşu anlatılır. Hikâyelerin geçtiği yerler masalsı coğrafyalardır.
Farkları olmasına rağmen destan ve efsanelerin benzerlikleri de vardır. Öncelikle anlatılanlar, anlatılan zamandan çok önce meydana gelmiştir. Kahramanlar, tanrı ve tanrısal güçlerle insanlar arasında köprüler kuran kişilerdir. Her iki tür de günümüz coğrafyası olarak tanımlayabileceğimiz yerlerde ve gerçek dünyada geçen olayları anlatır. Yaşanmış olaylara sonradan eklenmiş yan hikayeler barındırırlar. Son olarak da efsane ve destanların geçmiş dönemlerde birçok bakımdan gerçek olarak kabul edildiklerini söyleyebiliriz.
Kaynakça
Mehmet Ün
al Taşpınar: Efsaneler/Söylenceler 2.Kitap